15 Ağustos 2010 Pazar

Neler Oluyor Bu Blog Olaylarında

Bugün blog'a bağlanıp ne olup bittiğine bakayım dedim. mailimi şifremi falan yazıp girdim, google bana kuraldışı şeyler yaptığınızı tespit ettik, hesabınızı doğrulamak için telefonunuzu gönderin falan fişman dedi, ben de daha önce de verdiğim için vermekte bir sakınca görmedim ve hesabımı zor da geri açtırabildim.

Neden olduğunu bilmediğim bir şeyden ötürü mail hesabımı dondurdular, sonra açtırdıktan sonra gördüğüm şey beni şaşırttı, blogun takipçilerin içinde kendim de vardı, halbuki ben böyle bir şey yapmadım. Profil resmim ve ismim de değişmiş.

Şimdi merak ettiğim biri benim şimdi şifremi öğrenip de mi böyle saçmalıklar yaptı, yoksa Google mı bunun sorumlusu yoksa benim farkında olmadığım 2. bir kişiliğim var da o mu benden habersiz bunu gerçekleştirdi. Anlayan beri gelsin yahu???

13 Ağustos 2010 Cuma

Kurtuluş Yolu

Şu gazete küpürüne iyi bakmanızı öneriyorum. Yazı karakterinden bunun Vatan olduğu rahatlıkla anlaşılıyor. Fakat Orijinal Adı ve yazının solundaki resme dikkat. Empire: Total War adlı oyunun kapak resmi Sega, Creativeliy Assembly hatta sol üstte PC DVD kısmı rahatlıkla okunabiliyor.

Herhalde Google'a Empire yazıp çıkan ilk sonucu koymak gibi bir şeye başvurmuş koskoca gazete ne diyeyim. (Ara: Akıl Fikir)

Ramazanda prim yapmak

Bugünlerde başlayan ve maalesef her sene tekrar eden bir rahatsızlığımı paylaşmak istiyorum. Yılların orospuları olarak tanımlayabileceğim, vasıfsız, niteliksiz ve sadece vücutlarıyla bugünlere gelebilmiş kişilerin ramazan ayında Kabe üzerinden, din üzerinden, peygamber üzerinden para kazanmalarına artık tahammül edemiyorum. İnanan insanlar için mühim bir zaman dilimi. İnsanlar yeni bir şeyler öğrenmek, bu konular üzerine bir şeyler dinlemek istiyorlar pek ala. Programlar yapılsın da, bu primler nedir? Üstüne üstlük haberler de saçma bu programlarda, peygamberin saklandığı mağaraya yuva yapan güvercinlerin nesli hala orada yaşıyormuş. Bunun neresi enteresan? Haber değeri nedir? Dikkatle izlemeye devam edeceğim.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Atatürk'ün Gerçek Sesi


Bugün televizyonda CNN Türk kanalında izlediğim bir haberle ilgili konuşacağım. Haberin konusu arşivlerin açılması, daha doğrusu üzerinden belli bir süre geçmesi gerekiyor açılması için yasal olarak ve o süre de dolmuş. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik spikerin sorularını yanıtladı, aşağıda haberin videosunu da paylaştım.

http://video.cnnturk.com/2010/haber/8/12/o-ses-ataturkun-orijinal-sesi-degilmis

Haber heyecan verici; buna göre Atatürk'ün bildiğimiz sesi kayıt hatasından dolayı daha ince ve tiz duyuluyormuş, esasında sesi daha tok ve gürmüş. Tabii daha ses ve video kayıtları henüz yayınlanmadı ama önümüzdeki günlerde eski meclis tutanakları ile eşleştirilip doğru bilgi dahilinde bizlere sunulacak. Yayınlandığı zaman tekrardan video haber koyacağım, şimdilik bu kadar, bekleyip izleyeceğiz.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Bleach: Kurosaki Ichigo vs. 3 Fukutayço

Bleach'teki sevdiğim sahneleri böyle teker teker paylaşayım dedim. İlki buydu hatırlayacağınız, şimdi ise Ichigo'nun 3 tane teğmene karşı çıplak elle yaptığı o efsanevi dövüşü -o ilk izlediğimde beni oturduğum yerden kaldırıp gaza getirmiş o müthiş sahneyi- ve hemen öncesindeki Renji-Rukia-Ichigo komikliklerini içeren video buyrun:

6 Ağustos 2010 Cuma

Lonely Planet

Muhtemelen biliyorsunuzdur ama yine de tanıtmak istedim Lonely Planet'i. Yıılar evvel 2 Avustralyalı hippi tarafından oluşmaya başlayan bir fikrin büyümüş, hatta yaşlanmış hali, kitaplar silsilesi, ya da onların deyimiyle "a must". Gezmeden evvel sırt çantanıza koymanız gereken bir şey gerçekten de. Biraz içeriğinden bahsedeyim.

Kitabın içindekiler kısmına baktığınızda zaten güzel bir şey olduğu anlaşılıyor; gideceğiniz yer hakkında kısa bilgiler, oranın tarihi, görülmesi gereken yerler, konaklama, ulaşım, restaurant-café-bar-pub bilgileri vb. İlk önce harita karşılıyor sizi, acil ihtiyaç durumunda uğranması gereken yerler olan hastaneler, polis istasyonları ve eczaneler ile birlikte marketler ve restaurantlar sıklıkla işaretlenmiş. Daha sonraki sayfalarda kısa tarihi bilgiler var genel olarak. Bölgeleri kafalarına göre gruplamışlar, mesela Türkiye için 6-7 tane bölge var, kuzey, güney, kuzeybatı gibi. Gideceğiniz yere rahat ulaşabilmeniz için farklı renk kartlarıyla ayrılmış sayfalar. Bulduktan sonra gideceğiniz yeri, o sayfada yine kısa bir tarihi bilgi var, ardından da gezilecek yerler sıralanmış daha da detaylı bir haritada belirtilerek. Restaurantların, otellerin vs adresleri, telefonları ve hatta o ülkenin para biriminde fiyat aralıkları da mevcut. Aldığınız kitap muhtemelen 1 ya da 2 yıl önce illa ki güncellenmiş olacağından-yılda bir güncelleniyor- para konusunda farklılık pek olmayacaktır. Ayrıca o ülkede konuşulan dilde sık kullanılan ve yahut oradayken kullanacağınız kelimelerin karşılıkları da mevcut.

Gezmeyi seviyorsanız, dahası gezebiliyorsanız mutlaka alın ve inceleyerek gezin, geze kalın!

Kalecilik Yeteneğinizi Gösterin

Yine bir flash oyun, bu sefer siz bir kalecisiniz-daha doğrusu kalecinin 2 eli- karşınızda bir adam size şut çekiyor siz de onu karşılamaya hatta kurtarmaya çalışıyorsunuz. Her turu geçtiğinizde rakibinizin şutlarını tutmak daha da zor oluyor. Buyrun siz deneyin ben en çok 6. level ve 10bin civarı puan yapabildim.

Varmak

Uzun ya da kısa hemen hemen her yolculuk zevklidir benim için. Yeni bir yerlere gitmek, değişiklik yapmak ve şehirden uzaklaşmak. Hafta sonu kafanızı dinlersiniz ve ertesi hafta yapacağınız işleri daha rahat yaparsınız. Ben de bugün Ankara'ya geldim. Ankara hakkında bir gezi yazısı da yazacağım ilerleyen günlerde, pek sevmesem de arasıra İstanbul'dan uzaklaşıp kafa dinlemek için ideal yerlerden biri. Ne çok şehir, ne de köy. Memur şehri olmasına ve şehrin ruhunu sevmememe rağmen bu seferki gelişim beni rahatlattı. 5 saat süren yolculuk, evinize attığınız adımla birlikte gelen değişiklik. Sanırım varmak kelimesinin karşılığı bu, rahatlamak ve değiştirmek. Yol almış olmak ve tamamlamak. Bugünkü yazımda böyle işte, girip biraz bakınayım dedim bloga, görüşmek üzere.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Alışkanlık üzerine

Uzun zamandır bu konu üzerinde duracaktım; fakat notlarımın arasına almadığım için yazmamışım, şimdi aklıma geldi ve yazıyorum bir deneme alışkanlık üzerine.

Diploma Al(ama)mak

El Vocablo del Dia'da bu kelimeyi görünce bu konu hakkında yazasım geldi. Bir lise diploması için 40 lira istemek. Sonra başka okullar 100'den başlıyor istemeye falan fişman diyerek aslında indirim yaptık fikrini yerleştirmeye çalışmak -tabi o okulların hangi tür okullar oldukları mesela bir özel okul olup olmadığı konusunda bir bilgi yok- yani Inception'da bile millet anca üçüncü, dördüncü rüyada fikir yerleştirebilirken müdür yardımcısı resmen ayıkkene bize böyle olduğu fikrini yerleştirdi.

Bu ülkede paran yoksa diplomanı bile alamazsın kardeşim, şikayet filan edeceksin işte o zaman sike sike verecekler ama yapamıyorsun okuluna bunu. Yazık bir de o gün oradan oraya gönderip durmaları daha okul kapanırken okula nasıl  köhne bir bürokrasinin yerleştiğinin göstergesi.

Eee tabi şu an fikir kafama yerleşti o yüzden diğer okullarda -düz liselerde bile- buna yakın bir para istenildiğini zannetmekteyim, bırakın böyle zannedeyim, şimdi x kişisi gelip "Ya, sizi kazıklamışlar olm, biz beleşe aldık diplomaları" derse daha da üzücü olacak.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

ATTİLA İLHAN




2005 in bir sonbahar sabahı bir gazete geçmişti elime. Sürmanşette;

AN GELİR
ATTİLA İLHAN ÖLÜR!

yazıyordu ve ben Attila İlhan'ı büyük dikkatle okumaya o gün başlıyordum.

Baktım, araştırdım, okudum durmadan. Zamanla Divan Edebiyatıyla da ilgilenmeye başlayınca anlayabildim ne kadar büyük bir şair olduğunu. Bir şiirinin bir mısrası üstad Fuzuli'nin bütün aşk şiirlerinin ve hatta Divan Edebiyatında Gül ile Bülbül Şem ü Pervane nin ortaya çıkmasına neden olan düşüncenin özeti gibiydi.

'BEN SANA MECBURUM SEN YOKSUN'

Yine Divan Edebiyatında ki Aşık, Maşuk, Rakip üçlüsünü ne güzel anlatıyordu 'Üçüncü şahsın şiiri' ile. Günümüz kelimeleriyle müthiş imgeler yaratmıştı Divan Edebiyatı'nın kolaycı mazmunlarına isyan edercesine...Hele bir de 'kimi sevsem sensin' vardır ki çoğu Divan şairinin koca divanlarından iyidir bu şiir...

Sonuç olarak; Büyük şair Attila İlhan. Bana göre şairane söyleyişin son temsilcisi hatta. Aşağıya da 'Üçüncü şahsın şiiri' ni koydum belki biraz özlem giderir diye...


üçüncü şahsın şiiri

gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kus gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardım
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım

aksamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Fehlleistungen

Sigmund Freud tarafından kullanılmaya başlanmış psikanaliz terimi, Türkçesi edim hatası. Size bu yazımda psikanalizin temel terimlerinden biri olan fehlleistung'tan bahsedeceğim.

Dünya Türk Olsun Hareketi Gerçek Olsa Olabilecekler

Bugün gene bilgisayar ekranına boş boş bakınırken aklıma geldi bu DTO. Harbiden ne ilginçmiş ya, duvarlara bunu yazanların ciddi mi yoksa şaka mı olduklarını hala anlamış değilim. Acaba bu da NAROcu hareket gibi şaka maksatlı bir şey mi? Yoksa gerçekten de Neofaşistçe düşünülmüş her ne kadar gerçekleşeceğini bilseler de böyle düşünenler de var dedirtmek için miydi?

Hem oldu da Dünya Türk oldu, ne ellerine geçecek. İlk aklıma gelenler.


1 Ağustos 2010 Pazar

Murat Kosova Lig TV'de

NTVSpor bir önemli spikerini daha Lig TV(daha doğrusu Digiturk) bünyesine kaptırdı, burada yazdığına göre Murat Kosova, kafa dinlemek için NTV'den istifa etmiş daha sonra da Digiturk'e geçtiği öğrenilmiş.

Açıkçası bunu geç de olsa Ercan Taner'in rövanşı olarak görmekteyim. Digitürk malum artık tüm Süper Lig maçlarını canlı yayınlayacak bu nedenle spikerlere ihtiyacı var açıkçası NTVSpor'un en iyi spikerlerinden birini kaptı.

Dünya Basketbol Şampiyonası öncesi NTVSpor'un bu kaybı telafi edilmesi zor görünmekteyken, Digitürk ise hem Süper Lig maçlarını hem Euroleague maçlarını hem de o "İşte Premier Lig bu" nidasıyla anlattığı Premier Lig'i anlatacak. Digitürk'ü bu transferi için tebrik ederken NTVSpor'un ise derhal bir iki önemli spiker ve sunucu transfer etmelerini diliyorum, yoksa Burcu Esmersoy gibi antipatiklerle gittikçe kan kaybedecekler.